Biri hayatın sadece gelip geçici olduğunu mu söylüyor. Yoksa ölümsüzlüğe inanmıyor mu? İnsanlar yaşadıkça ölenlerde yaşayacak. Bizler elbet bir gün öleceğiz fakat yaşarken yaptıklarımız bizleri yaşatacaktır. Kimler ölmemiştir ki tarihte bir çok örneği var. Sizce öldüler mi? Bence değil. Düşünceleri, yapıtları, eserleri vb. bir çok şey onlardan bizlere miras kaldı. Bizler onların o eserlerini gördükçe onları hatırladıkça onların yaşamasına yardımcı oluyoruz.
Herkes ölümsüz olmak ister. Herkes her sene birilerinin kendisini anmasını ve hatırlamasını ister. Bizlerde onlardan biri olabilmek için ölümsüzlüğe ulaşmamızı sağlayacak birşeyler yapmalıyız. Oturarak ya da çalışmayarak olmuyor. İnsanlığa bir yararımız dokunacak ki onlarda bizleri unutmayacak. Bu sadece icat çıkarmak ya da bir buluş yapmakla olmuyor. Sanatla da sağlanıyor. En güzel örnekleri toplumumuzda yer almaktadır. Bunlardan biri de bugün hayatını kaybetti. Kendisini sadece Star Tv de ki tiyatrolarından tanıtım ve çok sevdim. Herkese hitap ediyordu ve bizleri güldürüyordu. Bilmiyorum siyasi düşüncesini ya da sanatının inceliklerini fakat beni ve çevremdekilerin kaçırmadan izlediği bir tiyatro sergiliyordu.
Bizleri güldürdüğü için teşekkür ederim. Mekanı cennet olması dileğiyle Allah rahmet eylesin.
18 Kasım 2013 Pazartesi
29 Eylül 2013 Pazar
PİSTON
Piston, motorun hareket elemanlarının en önemli
parçalarından biridir.İnsan vücudunda ki kalbin görevini, motorda yerine
getiren parçadır.Motor çevrimi içerisinde hava ve yakıt karışımının silindir
içerisine emilmesi için gerekli vakum olayın (emme stroğu) işlemini ve
karışımın tutuşabilmesi için gerekli basıncı oluşturacak sıkıştırma (kompresyon
stroğu) işlemini krank mili atalet gücünden faydalanarak sağlar. Sıkıştırılmış
karışımın ateşlenmesi ve patlamayla meydana gelen kimyasal enerji piston
tarafından doğrusal harekete çevrilerek (güç stroğu) motora asıl gücü vermiş
olur. Güç stroğunda ki yanma sonucu oluşan atık gazlarında krank milinin atalet
gücünden yararlanılarak piston tarafından iletilerek egzozla atılır.
Piston M.Ö 260 yılına dayanan bir tarihe sahiptir.
İskendireye’ de yaşayan tekniker Ktesibios kullanmıştır. İlk pistonu emme basma
tulumbaları içinde kullanılmış.Daha sonra 1438 de Jacopo Mariano ve 1500’de
Leonardo Da Vinci gibi askeri mühendislerin yaptıkları emme basma tulumbalara
ait, içinde piston bulunan eskizler, bugün müzelerde birer tarihi belge olarak
korunmaktadır.
Pistonların gelişmesinde motorun icadı önemli rol
oynamaktadır. Ancak motorun icadı da o tarihlerde çoktan bilinmekte olan bir
silindir ve piston mevcudiyeti sayesindedir. Aslında ikisi birbirini tamamlayan
birer ikilidir.
Emme basma tulumbadan günümüze
modern motora geçişteki ilk adımı buhar makinesi teşkil eder. 1690 yılında D.Papin tarafından bulunduğu bilinen
ilk buhar makinesidir. Daha sonraki yıllarda T.NEWCOMEN, J.WATT, R.TREVİTHİCK
VE O.EVANS yüksek basınçlı buhar makinesini imal ederek çok daha yüksek verim
sağlamışlardır.1860 yılında Lenoir mevcut buhar makineleri prosesine göre
çalışan bir motoru geliştirerek içten yanmalı motorların ilk yaratıcısı
olmuştur. Bir silindir bir pistondan ibaret olan bu motorla, piston üst ölü
noktadan geri giderken gaz karışımını emmekte ve takriben piston yolunun
yarısında karışım ateşlenmekteydi. Kötü dolum, yavaş yanma,yanmanın uzun süre
devamı ve piston yolunun kısalığı nedenleriyle bu makinenin verimi %3-5
arasında kalmaktaydı.
Otto ve Longen tarafından 1860
yılında geliştirilen dört zamanlı gaz motorundan verim %10 a kadar
yükseltilmiştir. Ardından sürdükleri çalışmalar sonucunda bugünkü modern
benzinli motorların ilk örneği doğmuştur. Rudolf Diesel bir silindir bir
pistondan ibaret olan ve silindir içine püskürtülen akaryakıtı sadece
sıkıştırma sonucu meydana gelen ısınmış havanın içinde kendi kendine tutuşturan
ilk motorunu icat etti. Böylece günümüz diesel motoruna da ilk adım atıldı.
Otto motor pistonu |
Piston gelişiminde en önemli
etkenlerden biri de alüminyumun bulunmasıdır. Alüminyum 1800 lü yıllarda Sir
Humphrey Dary’nin killi toprakta oksit halinde alüminyum madeni bulduğunu iddia
etmesiyle çığır açıldı. Daha sonraki yıllarda alüminyum madeninin keşifleri
hızla artmaya başladı ve alüminyum kullanılmaya başladı.
Pistonlar ilk olarak dökme
demirden imal ediliyordu. 1917 yılına kadar dökme demirden imal edilen
pistonlar daha sonrasında Alman uçak motoru imal eden Kolbenschmidt firması
alüminyumdan imal etmeyi başarmıştır. 1918 yılına kadar firma 1000 adet
civarında alüminyum pistonu imal edip firmalara vermiştir.
Diesel motor pistonu |
1921
yılında Alman Ulaştırma Bakanlığının hafif metalden yapılacak pistonlar
konusunda açmış olduğu yarışmada Kolbenschmidt firması ikinci ve üçüncü
olmuştur. O zaman birinci seçilen dövme pistonun işe yaramadığı anlaşılmış ve
imalatta tutunamamıştır. Günümüz pistonların da oldukça değişik şekil ve malzeme kullanılmaktadır. Dökme çelikten tekrar yapılan pistonların yanında, pistonun üst kısmı dökme demirden yapılırken alt kısmı alüminyumdan yapılan pistonlarda bulunmaktadır. Fakat alüminyum pistonlar yine pistonlar içerisinde büyük bir paya sahiptirler. Dünya da piston üreten şirketlerin sayısı çok fazla olmakla beraber büyük firmaların tekelinde bulunmaktadır. Bu firmalar araçların kullanım amacı ve istenilen verilere göre çeşitli pistonlar geliştirmektedir. Pistonlar üzerinde yapılan değişimler araçların verimi ve gücü üzerinde büyük etkiye sahiptirler. Günümüzde araçlarda ki motorların küçük hacme sahip olup yüksek güç üretmesinde en önemli parçalardan başı çekmektedir.
Hasan Kara
hasankara91@gmail.com
27 Eylül 2013 Cuma
ŞEREFİNE-Gökcan Sanlıman
İyilere Kötülere
Kalanlara gidenlere
Acı sözlere yaşlı gözlere
Ne gelir elden
Yokmuş kaderde
Yalnız anlaşıldık bu şehirde
Konuşmayınca büyük harflerle
Çok su aldık batarız en derine
Yanımızda olmayanların şerefine
Dünya dursun isterse
Biz güzeliz kime ne
Boş vermişiz bu gece
Herşeyi bir dikişte
Dünya dursun isterse
Burdayız bak yinede
Dertleri seve seve
Çekmişiz içimize
Aşkına da işine de
Bütün hayaller takılmış dibe
Sek içiren güzelliğin ve
Anıların sinmiş her yerime
Kalanlara gidenlere
Acı sözlere yaşlı gözlere
Ne gelir elden
Yokmuş kaderde
Yalnız anlaşıldık bu şehirde
Konuşmayınca büyük harflerle
Çok su aldık batarız en derine
Yanımızda olmayanların şerefine
Dünya dursun isterse
Biz güzeliz kime ne
Boş vermişiz bu gece
Herşeyi bir dikişte
Dünya dursun isterse
Burdayız bak yinede
Dertleri seve seve
Çekmişiz içimize
Aşkına da işine de
Bütün hayaller takılmış dibe
Sek içiren güzelliğin ve
Anıların sinmiş her yerime
GÖKCAN SANLIMAN -ŞEREFİNE
2 Eylül 2013 Pazartesi
Araba Reklamları
Belki bir kısmını gördük. Keşke bu tür reklamların sayısı çok olsa diyoruz. Ne yazık ki reklam kuralları çerçevesinde yasaklar. Birbirinden yaratıcı reklamlardan bir kısmı...
HONDA
OPEL
HONDA
BMW-AUDI arasındaki çekişme.
JAGUAR-BMW
MINI-COOPER
MERCEDES-BENZ
AUDI-BMW
MERCEDES-BMW
ASTON MARTIN
TOYOTA
AUDI-MERCEDES
HONDA
CHEVROLET
OPEL
PEUGEOT
HONDA
29 Ağustos 2013 Perşembe
FİAT 500L İNCELEMESİ
Fiat 500L , efsane aracın large modeli. Aslında Fiat bu modeli çıkartmak zorunda kaldı. Fiat, 500 ün satış rakamları umulduğu gibi olmadı ve üretimden kaldırmak da istemiyordu. Orta yolu büyüterek buldu. Reklam filmi ise etkileyici olmuş ve insanların ilgisini çekmeyi başardı. Peki şimdi 500L satış rakamları ve insanların onun hakkında ki fikirleri nasıldır? Bayiden aldığım yanıtlar memnun olduklarını ve Türkiye şartlarında ilk satışların çok iyi olduğunu söylüyorlar. Dilerim ki bu efsane aracın satış rakamlarının istenilen seviyede olmasıdır.
Araç dış tasarımda küçük 500 e benziyor ve ondan ödün vermiyor. Eski boyutlarına göre büyütülen araç 500 ün akla gelen küçük araç boyutlarında oldukça sıyrılmış. Ön tarafın geniş görüş alanı sunması, ferahlatıcı havası ile sürüş zevki sağlıyor. Sınıfının en büyük cam tavanına sahip olması rakiplerine karşı bir avantajı. Sınıfında ki en büyük bagaj hacmine de sahip bulunuyor ve 500 denildiğinde küçük bir hacim yerine bu araçta tam tersi bir durum var. Tatile çıkarken aracın bagaj hacmini düşünmenize gerek kalmıyor. Aslında araç tasarlanırken her kesim ve tüm amaçlar düşünülmüş gibi duruyor. Geliştirilmesi gereken bazı durumları yok değil.Onlara da sırayla değineceğim. Kişiselleştirmeyi ön plana çıkartmaya çalışan firma, 9 farklı renk seçeneği 3 farklı cam tavan, 17" alaşım jantlar ile bunu sunuyor. Keskin hatlar yerine yuvarlak hatlar ile araca karşı bir sempati hissettiriyor. İçeri girdiğiniz de kaliteli bir işçilik sizleri karşılıyor. İçeride rahat hareket edebiliyorsunuz. Sürücü koltuğuna oturduğunuz da uzun zamandır arabanın sahibi sizmişsiniz gibi bir hava ortaya çıkıyor.Geniş bir iç mekan misafirleriniz için ayarlanmış. Gösterge panellerini rahatlıkla görebiliyor ve kontrolleri rahatlıkla yapabiliyorsunuz. Otomatik viteste F1 tarzı vites konsolu pek hoş olmamış ama idare eder. Kullandığım araç manuel olduğundan otomatik vites konforu hakkında birşey söyleyemeyeceğim. Orta konsolda bulunan dokunmatik ekran ise küçük ama işlevsel duruyor. İç dizayn müşterilere genç ruhu hissettirmeyi başaran bir çalışmaya sahip aracımız, çift renkli döşemeleri ile dikkatleri çekiyor. Koltuklar oldukça rahat ve sizlerin yukarı da sürüş yapmanızı sağlıyor .
Fiat motor teknolojisinde küçük motorlar üzerine çalışmalar yapmakta ve bunu da başarıyla devamlı geliştirmekte. Bu motorlar yakıt dostu olmasıyla beraber çevre ve çep dostuda. Fakat araçlarını geliştiren Fiat araçlarını büyüttükçe motorlar aynı kalıyor ve küçülüyor. Bu da araçtan istenilen verimin alınmasını engelliyor. Test ettiğim araç 1.6 105 Hp gücüne sahip motora sahipti. Çekiş gücü iyi olmasına rağmen düşük hızlarda vites atma isteği doğuyordu. Tabi böyle olan motor da kendi sınıfında en az yakıt tüketimi ile liderliğini korumaktadır.1.6 nın torku yine normal olmasına rağmen diğer motorları alanların nasıl bu arabadan keyif alacaklarını sorgulamak zorunda kalıyorum.
Fiat 500L, gençleri etkilemek isteyen firma daha çok orta yaş grubunu etkilemeyi başarmış. Ayrıca kullanım kolaylığı ve sürüş zevki açısından bayanların ilgisini çekiyor. Sürüş zevki diğer fiat modellerine göre çok daha iyi. Ancak 1.6 motor kullanıldığında bu zevkin çıkartılacağını düşünmekteyim. Düşük motor hacimlerinde bu zevk ve konforun belki de bulunması zorluk çekilecektir. Peki fiyatının arabası mı diye soracak olursanız. Alırken ki amacınız ile tartışılır. Çünkü fiyatı 56 bin TL olan aracın rakipleri ile arasında fark bulunmakta.Bu fiyata bir çok markanın modeli olmakla beraber rakiplerinin fiyatlarına göre yüksek kalıyor. Yalnız ben görünüşe ve konfora önem veriyorum. Fiat ın bu güzel ayrıca kendini sevdiren arabasını istiyorum diyorsanız kesinlikle pişman olmayacaksınız. Sanki bir başka aracı anımsatan yapısı yok değil. Tahmin edeceğinizi düşünüyorum. Şimdiden alacaklara hayırlı olsun.
Güzel bir reklam filmi
Hasan Kara
hasankara91@gmail.com
http://www.tasitteknolojileri.com/
15 Ağustos 2013 Perşembe
SUBARU FORESTER 2013 İNCELEMESİ
SUBARU FORESTER
Subaru Forester |
Subaru denildiğinde aklımıza direk, boksör motor, impreza ve
yüksek yakıt tüketimi geliyor. Şuanda herkes için önceliğin yakıt tüketiminde
verimlilik esas olduğu için, bu marka uzun zaman tutulmadı. Şuanda araçları
eskisi gibi yüksek yakıt tüketimi verilerine sahip midir? Yeni araçların test
verilerine bakıldığında eskisi gibi yüksek yakıt tüketimine sahip olunmadığı görülüyor.
Subaru bunu AR-GE çalışmalarına ve teknolojinin nimetlerinden yararlanmasına
borçlu.
Subaru Impreza |
Subaru Forester sınıfının diğer araçlarından fiyat
bakımından uygun olması yanında, bir çok testte diğerlerini ya geçiyor ya da
kafa kafaya yarış çıkartıyor. Ülkemizde Subaru hakkında ki düşünceleri yıkacağını
düşündüğüm bir araç olarak görmekteyim. Araç size istediğiniz her konforu
sunmakta ve sizlere bir güven aşılıyor. Direksiyonu elinize aldığınızda, bir
uçak kabini izleniminden uzak bir araba kabini izlenimi veriyor. Uçak kabini
tarzı yapılan otomobillerin, sürücüye otomobil hissi vermediği kanaatindeyim.
Bu özelliği sayesinde ilk başta arabadan hoşlandım. Gaza bastığınız anda direk
sizi öne atıyor ve hadi gidelim dercesine bir turbo sesiyle sesleniyor. Atak yapısını,
boxer motora borçlu. Motorun yatay olması, aracın ağırlık merkezini aşağıda yer
almasını sağlıyor. Ağırlık merkezinin yere yakın olması aracın virajlarda rahat
dönüş almasına ve devrilmelerin önüne geçmekle sürücünün yola hakimiyetini
artırıyor. Bu özellik sayesinde virajlara rakiplerinden daha hızlı girip bir
adım öne geçiyor.
Simetrik Sürekli Dört Çeker |
Subaru da kullanılan simetrik sürekli dört çeker
teknolojisi, aracın daha dengeli hareket etmesini ve aracı rahat kontrol ederek
sürüş güvenliği sağlıyor. Subaru bu sistemi eskiden beri kullanmakta ve her
sene geliştirmeye devam ediyor. Sistem bizlere dört tekerinde aynı oranda gücü
almasını ve bu gücü yola aktarmasını sağlıyor. Bazı durumlarda ve modellerde bu
oranlar değişmektedir. Aslında sürekli eşit bir dağıtımdan söz etmek mümkün
değildir. Hemen bu duruma aldanmamak lazımdır. Yalnız Subaru bu sistemin
öncülerinden ve en iyi uygulayanlardan biridir. Araçlarında uyguladığı bu
sistem sayesinde; tüm yol şartlarında sürücüye büyük kolaylık sağlıyor. Ani
durumlarda hızlı bir şekilde tekerlekler tepki vermekte ve tehlikenin
üstesinden gelmemize yardımcı oluyor.
Subaru denildiğinde akla ilk gelen motoru boxer motor
teknolojisi (boxer motor teknolojisi Karl Benz tarafından geliştirilmiş ve
patenti ona aittir) , motor yatay yerleştirilmiş pistonların karşılıklı hareket
etmesinden ismini almaktadır. Pistonlar hareket ettikçe, parçalarda titreşim
meydana gelmektedir. Bu titreşim hareket yönünün tersine oluyor. Boxer motorda
pistonlar karşılıklı dizildiğinden bu titreşimler azalıyor. Motorun yatay
olması aracın ağırlık merkezinin de yere yaklaştırılmasına yardımcı oluyor.
Aracın daha istikrarlı bir dengeye sahip olmasına ve yanal hareketlere karşı
direnç oluşturmasına yardımcı oluyor. Titreşimin az olması motorun daha fazla
dayanmasına ve güvenilir bir performans elde etmemizi sağlıyor. Bu motor bu
kadar yararı var iken neden diğer firmalarda kullanmıyor diyebilirsiniz. Bunun
sebebi motorun sürtünme katsayısının diğer motorlara göre yüksek olmasından
kaynaklanıyor. Sürtünme katsayısının fazla olması, pistonların ömürlerinde
kısalma olması ve pistonlarda ki aşınmalar ile motorun ciddi zararlar ile karşı
karşıya kalmasına sebebiyet verebiliyor. Yatay yerleştirilen pistonlardan gücü
elde edebilmek için, dikey yerleştirilen pistonlara oranla daha fazla enerji,
enerji içinde daha fazla yakıt gerekmektedir. Bu sebepledir ki fazla yakıt
tüketim oranları ile karşılaşıyor. Bu sebepler boxer motorun önemini
azaltmıştır. Subaru ise geliştirdiği dizel turbo motorlar ile bu oranları aşağı
çekiyor. Eskiden kalma bir yara olsa gerekiyor ki, boxer motor denildiğinde
fazla yakıt tüketimi ilk akla gelen cümle oluyor. İleride bu kara leke belki de
tarihe karışır.
Boxer Motor |
Teknolojinin nimetlerinden yararlanıyor demiştik. Bu
teknoloji nimetlerinden en iyi örneğini, CVT şanzıman diyebilirim. CVT şanzıman
sayesinde sınırsız vites değişimi ile vites değişimlerinde oluşan yakıtın önüne
geçiliyor. Subaru en az yakıt tüketimi için seçtiği bu şanzımanın az da olsa
katkısını görmekteyiz. Ön süspansiyonlar, arka süspansiyonlara göre daha sert
imal edilmiştir. Yol koşullarında araçta en az sarsıntılı şekilde hareket
edebiliyor.Aracın üç çeşit sürüş modu bulunmaktadır.
CVT Şanzıman |
Bunlar ;
- S#(Sport Sharp Modu)
- S(Spor Modu)
- I(Akıllı Mod)
Güvenlik konusunda araç EURO NCAP testinden 5 yıldız almayı
başarmıştır. Çarpışma anında motorun düşmesi sağlanıyor ve araç içerisinde ki
zarar görmesi azalıyor. Güvenlik önemleri konusunda bu belirttiğimiz
ayrıntıların dışında önemli bir ayrıcalık göremedik.
Halka Şeklinde Güçlendirme Çevresi |
Araçta kullanılan malzemeler kaliteli ve işçiliği sağlam
görünüyor. Birçok ayrıntı ve yardımcı gözenekler bulunuyor. Aracın bir aile
arabası olarak geniş bir bagaj hacmine ve çocuklar için yardımcı ekipmanlara
sahip.
Görünüm bakımından 4*4 olmasının verdiği bir asabiyet
görünmektedir. Bu asabiyet çelik gözlü Japonlara ait olduğunu düşünüyor. Bir Japon
esintisi görünmektedir. Sert çizgilere ve kaslı bir yapıya sahip, kendini direk
trafikte belli edecek şekilde tasarlanmış.
Tanıtımı
Alacak kişilere şimdiden hayırlı olmasını dileriz. Bizler
tarafından beğenilen aracın reklamının diğer firmalara göre geri kaldığı ve
tanıtımına daha çok yer verilmesi gerektiği düşünülüyor. Eski tabularını yıkan
Subaru bunu genele ulaştırmadıktan sonra güzel satış rakamlarına ulaşması biraz zor
gibi geliyor. Ayrıca motor konusunda bir çok ustanın yetişmesi gerektiği ve bunların da her ilde olmasa bile nüfusun fazla olduğu yerlerde olması gerektiği görüşündeyiz. Çünkü usta azlığı ve değişik bir motor tarzı tamirinde sıkıntı çıkartıyor. Subaru farklarından biri de Japonya dışında üretim yapmaması.
5 Ağustos 2013 Pazartesi
ACT Nedir?
ACT (Aktif Silindir Yönetimi) Nedir?
Eskiden araç alınırken büyük motor; büyük güç demekti ve herkes bu
tür araçlara yöneliyordu. O zamanlar benzin fiyatları bu kadar yüksek
fiyatlarda değildi.Şuanda devir ekonomi devri ve herkes en az yakan ama en iyi
performansı veren otomobilleri almakta.
Bu sebepten dolayıdır ki, firmalar AR-GE yatırımlarını bu yönde yapmaktadır. En
az yakıt tüketimine sahip, en az çevreye zarar veren araçlar günümüzde popüler
olmaya başlamıştır. Piyasaya baktığımızda en çok satan araçların da düşük
hacimli araçlar olduğunu görmekteyiz. Firmaların bu yöndeki çalışmalarından ortaya
çıkan bir motor çeşidi, ACT sistemine sahip motorlardır. Benzinli motorlarda
kullanılan bu sistem, en büyük rakibi dizel motorlu araçlardır.Dizel araçlara
göre ucuz olan bu motora sahip araçlar piyasada ilgi uyandırıyor. İnsanlar yine
de yeni motor olması ve hakkında pek
bilgi birikimi olmadığından, motorları çekimser karşılamaktadır.
Volkswagen
tarafından geliştirilen bu motor, düşük yakıt tüketimi ve performansı bir arada
sunan aktif silindir yönetimi sayesinde, 2.ve 3. silindirleri gerek olmadığında
otomatik olarak kapatmakta ve çalışmalarını engellemekte. Bu olay ne zaman
gerçekleşiyor? Araçta belli değerlerin altında seyir halindeysek sistem
otomatik olarak çalışmaktadır. Aracımızın 250Nm maksimum torkun 100Nm ve daha
düşüğünü talep ettiğimiz durumlarda ve 1.250 ile 4.000 dev/dk arasında, saatte
130 km/sa hızın altında, 2 ve 3 numaralı silindirler kapanır. Şimdi bu olay
nasıl gerçekleşiyor? Aslında basit gibi duran ancak zor bir sistem geliştirilmiş.
Egzoz ve emme supaplarını kumanda eden kam (egzantirik) milini 0 dereceli bir
noktaya iterek yapar ve bu olayla beraber yakıt enjeksiyonu ile buji ateşlemesi
de kesilir. 2. ve 3. pistonlar sabit bir
şekilde durur, çalışmazlar. 1. Ve 4. pistonlar çalışmaya devam ederler ve araca
gerekli gücü sağlar.
Bizlere
yüksek tork, veya hız lazım gerekli oldu. Yani 4 silindirin de çalışmasını
istiyoruz. 2. ve 3. silindirlerin de aktif olması gerekmektedir. Bu durumda
ortalama 11ms içinde (krank mili 1.5 tur attığı anda ) çalışması istenilen
silindirler sarsıntısız ve hissedilmeyecek şekilde devreye girer. Araç tekrar
motorun 4 pistonundan gücü almaya başlar.
Peki
bize bu silindirlerin kapalı kalması ne kazandırdı. Silindirlerin kapalı
kalması bizlere yakıt tüketiminde tasarruf sağladı. Volkswagen sitesinde
yazılan, NEDC normlarına göre 0.4lt/100 km daha düşük tüketim denilmektedir. Bu
sistemin ileride geliştirilerek dizel araçlara rakip araçların ortaya çıkacağı
görülmekte. Çekimser duran insanların ilerde belki de bu araçlara talep
gösterecektir. Belki de bu sistemi dizel araçlarda da uygulanmasıyla elektrikli
araçlara olan ilgi bir süre durabilir ve elektrikli araçların yaygınlaşması
süresi uzar. Şuanda elektrikli araçların bir çok sorunu bulunmakta olduğu göz
önüne alındığında neden olmasın ?
Sistemin Çalışma Animasyonu
4 Ağustos 2013 Pazar
Blow Off Valve? Turbo Malzemeleri ?
Blow Off Valve ?
Piyasada bu valf çeşidi ve türü çoktur.
Blow-Off Valve, Dump Valve,Boost Recirculating Valve,Pop-Off Valve herkesin bildiği
Cuf-Cuf sesli Valf. Bu valfin içerisinde piston veya diyafram şeklinde kapak bulunan bir musluktur.
Turbo şarj , amacı gereği dakikalarda
yüksek devirlerde dönerek silindir içerisine daha fazla hava girmesini
sağlamaktadır. Egzoz gazı ile hareket kazanmaktadır. Araç her zaman aynı
devirde devam etmemektedir. Vites değiştirmek için ya da frene basmak için bile
gazdan ayağımızı çekeriz. Bu sırada gaz kelebeği kapanır ve turbo havayı motora
yollayamadığından ters basınca maruz kalarak pervaneler bir anda yavaşlar.
Şehir içi kullanımda bu olay sık aralıklarla meydana gelmektedir. zun süre basıncın turboya gelmesi, şaftın bulunduğu yatakları etkileyecek,şafta bozukluk,balans bozukluğu yapacak. Ayrıca turbo lag meydana getirecektir.
Turbonun gönderdiği hava geri gelir ve
turbo rotorunun terse dönmesine neden olur. Bizler tekrar gaza bastığımızda
turbonun devreye girmesinde gecikme olur. Turbo rotoru terse dönmektedir ve
durup tekrar ileri doğru dönüp havayı basmak zorundadır. Bu olay turbo log(gecikme)
olarak adlandırılır.
Oluşan basıncın zararını engellemek için,
intercooler çıkışına bir valf koyuluyor,bunu manifolda referans edilip,
manifold da gaz kelebeğinin kapanması ile oluşan vakumla bu valfi açarsak, hala
dönmekte olan turbonun yarattığı basıncı geri dönmek yerine buradan çıkmaktadır.
Bu sebeplerden dolayıdır ki ,blow off
valve geliştirilmiştir. Turbo lag zamanı ne kadar kısa olursa o kadar kısa
sürede yeniden hızlanırız. Blow off valfi kelebekteki emişi
algılar ve bir valf açarak aşırı basıncı bu valf vasıtasıyla atmosfere ya da
valfin türüne göre kademeli olarak atmosfere bırakır. Bu sırada cuff cuff sesi
çıkar ve bir çok insanın hoşuna gider. Çoğu gencin hoşuna giden bu ses sürekli
tekrarlandı mı turbolarına aşırı yüklenme oluyor ve uzun vadede sorunlar ortaya
çıkartıyor. Valfin havaya yolladığı
basınçlı hava sayesinde turbo türbinleri eskisi gibi dönmeye devam eder ve gaza
bastığımız da turbo bıçakları döner durumda olurlar ve Turbo Lagı azaltılır.
Peki şimdi biz gelen gazın geri gitmesini
istedik ve başardık, bu sırada bizlere yine yanma olayı için bir miktar da olsa
hava lazım. Bunu da bypass kanalarıyla sağlamaktayız. Emme manifolduna gelen
hava bizler için yeterli olmaktadır. Bazı firmalar ise turbodan atılacak olan
gazın bir kısmını geri turbonun arkasına göndererek bunu sağlamaktadır.
Siz eğer ben cuff sesini duymak
istiyorum, aracımdan zevk almak istiyorum. Geri havanın gelmesi benim için
önemli değil diyorsanız, ani bir zengin karışımla karşılaşırız. Bu da bizlerin
cebinden çıkacak fazla para demek oluyor. Tercih sizlerin.
Blow Off Valve Sesi:
NOT:http://www.tasitteknolojileri.com/2013/04/21/turbosarj-nedir/ Aşağıyı okumadan makaleyi okumanızı tavsiye ediyorum.
Turbo şarj parçaları:
Turbo 6 temel parçadan oluşmaktadır.
1. Egzoz Salyangozu (Turbine Housing): Turbonun egzoz manifolduna
bağlı,yüksek sıcaklıklara dayanıklı olan parçasıdır. Soğutmalı tipleri de
bulunmaktadır.
2. Gövde (Bearing Housing): Turbonun orta kısmında yer alır ve imal
edildiği malzeme egzoz salyangozuyla hemen hemen aynıdır. Salyangozları bir
arada tutar ve yağ giriş çıkış delikleri bulunmaktadır. İç kısmı yağlama
kolaylığı açısından kanallı bir yapıya sahiptir.
Gövde |
4. Emme Pervanesi(Compressor Wheel): Yapısı alüminyumdur en ufak bir
yabancı cisimle karşılaştığında pervanenin hasar görmesine ve dengesinin
bozulmasına yol açar. Motora basınçlı havayı ileten pervanedir.
5. Milli Pervane(Shaft and Wheel): Sürekli burulma momentine ve aşırı
ısıya maruz kaldığından nikel alaşımlı çok sağlam malzemenden yapılır. Mil
pervaneye özel ısıl işlemle kaynatılır ve ikisi birbirinden ayrılmaz. Egzoz
gazının hareket enerjisinin dönme enerjisine dönüşümünü sağlayan aktarma
organıdır.
6. Segmanlar, contalar, vidalar ve malzemeler.
Intercooler
Aşırı doldurmalı motorlarda sıkıştırma
işlemi,basınçla beraber sıcaklığı da artırır. Dolgun havanın yoğunluğunu azatlara
volümetrik verimin artırır. Buna bağlı olarak, motor gücünde azalma görülür. Bizler
ise havanın yoğunluğun fazla olmasını istemekteyiz. Çünkü havanın yoğunluğu
artarsa silindirin içine de o kadar çok havayı sıkıştırmış oluruz. Kompresör
çıkışı ile silindir girişi arasında soğutulması gerekir. Bu soğutma, aynı
zamanda sıkıştırma başı sıcaklıklarının,dolayısıyla genel sıcaklık seviyesinin
yükselmemesi için gereklidir. Bu soğutma işlemi, “intercooler” olarak
isimlendirilen bir ara soğutucu ile gerçekleştirilir.
Böylece
hava miktarında artma ve soğuma temin edilerek;
-Yakıt
ekonomisinin geliştirilmesi
-Motor
gücünün artırılması,
-Motor
dayanıklılığının arttırılması,
-İyi bir yanma ile
motor gaz emisyonlarının azaltılması,özellikleri iyileştirilmiş olur.
İntercooler
yapısı:
1.
Hava kazanları
2.
Tüpler(Hava kanalları)
3.
Kanatçıklar (Finiler)
Hava kazanları,giriş ve çıkış kazanları olmak üzere iki kısımdan
oluşur. Kazanlar havanın tüplere eşit dağılımını sağlayabilmek için giriş ve
çıkış noktalarına doğru yapılır. Havanın,içinden geçerek üzerindeki ısının
kanatçıklara verilmesini sağlayan kanallara, tüp ve iki kanatçık arasına bir
tüp gelecek şekilde dizayn yapılır. İyi bir ısı transferi için türbülans
oluşturması için tüplerin iç kısımlarına kanatçıklar yerleştirilir.Tüp
üzerindeki ısıyı iletim yolu ile alarak havanın soğutulmasını sağlayan
elemanlara ise kanatçık denir. Kanatçıkların yüzey alanı ne kadar büyük ise
hava ile temas eden yüzey o kadar büyüktür. Havanın daha çabuk soğumasına
yardımcı olacaktır.
İntercooler çeşitleri:
1.
Hava soğutmalı
2.
Su soğutmalı
TURBO ÇALIŞMA MEKANİZMASI ANİMASYONU
25 Temmuz 2013 Perşembe
FMEA(Hata Türleri ve Etkileri Analizleri)
FMEA NEDİR?
FMEA, İngilizce “ Failure Mode
Effect Analysis” kelimelerinin baş harflerinden oluşmuş ve kalite literatüründe
artık bir kelime olarak kullanılmakta olan kısaltmalarıdır. Türkçe’ye “Hata Modu
Etki Analizi” olarak çevrilmiştir. .
FMEA ile ; insanların,makinaların, malzemelerin,yöntemlerin ve benzer
ürün veya hizmet faktörlerinin istenen performans ve özellikleri ortaya
koyamaması sonucu ortaya çıkan istenmeyen değişiklikleri gidermek ve ortadan
kaldırmak için işlemler oluşturulmaktadır. Bu şekilde bir çok maliyetten
kaçınılmaktadır. Bu sürecin uygulanması sayesinde ürünün güvenirliği
sağlanmaktadır. Ayrıca müşteri tatminini sağlamakta etkisi çok fazla olan bir
faktördür. Bu sayede şirket maliyetlerinde önemli sayılacak bir tasarrufa
gidilecektir.
Hata türleri ve etkileri analizi;
bir sistemin potansiyel hata türlerini analiz etmek için hataları
olasılıklarına ve benzerliklerine göre sınıflandıran bir ürün geliştirme ve
operasyon yönetim prosedürüdür. Başarılı bir hata türü analizi işi, benzer
ürünlerin veya proseslerin geçmiş deneyimlerine dayanarak hata türlerinin
tanımlanmasına yardımcı olur, bu hataların sistemden minimum kaynak kullanımı
ve çabayla atılmasını sağlar ve bununla beraber geliştirme zamanını ve
maliyetini düşürür. Genellikle üretim sektöründe ürünlerin çeşitli aşamalarında
kullanılmakla beraber hizmet sektöründe de kullanılmaktadır.
TARİHÇE
Bu modern imalat sisteminin
yapısına uymamaktadır. Günümüzde tüketici malları üreten imalatçılar
müşteri güvenliği ve memnuniyeti gibi
yeni öncelikler belirlemişlerdir. 1988
yılında Uluslar arası Standartlaştırma Örgütü iş yönetim standartları
üzerine ISO 9000 serisini ortaya çıkarmıştır. ISO 9000 standardının gerekleri
işletmeleri, tüketicinin istekleri, gereksinimleri ve beklentileri
doğrultusunda Kalite Yönetim Sistemleri geliştirmeye itmiştir. ISO 9000’in
otomotiv sektöründeki karşılığı olan QS 9000, bu alanda faaliyet gösteren
firmalar kalite sistemlerinin standartlaştırma çabasına sokmuştur. Bunun için
otomotiv sektöründe ki firmalar, Hata Türü Etki Analizi’ni de içeren İleri Ürün
Kalite Planlaması (Advanced Product Quality Planning- APQP) uygulamakta ve
Kontrol Planı oluşturmaktadır.
Şubat 1993 ‘te Otomotiv Endüstri
Faaliyet Grubu (AIAG) ve Amerikan Kalite Kontrol Topluluğu (ASQC) endüstri
çapında Hata Türü ve Etki Analizi standardı oluşturmuştur. Bu standart HTEA
yapısı QS 9000 standardının geliştirilmesinde işbirliği yapan Chrysler,Ford ve
General Motors şirketleri tarafından kabul edilmiştir ve desteklenmektedir.
TÜRLERİ
1-
Tasarım FMEA:
Potansiyel veya bilinen hata türlerini tanımlayan, ilk üretim gerçekleşmeden
hataların tanımlanması ve düzeltici faaliyetlerin uygulanmasını sağlayan bir
yöntemdir. Tasarım aşamasının başlarında sistemlerin, alt sistemlerin
analizinde kullanılır. Tasarım hatalarından kaynaklanan, sistem fonksiyonları
üzerindeki potansiyel hata türleri ile ilgilenir.
2-
Proses FMEA:
Tasarım HTEA ve müşteri tarafından tanımlanmış olan kalite,güvenirlik,maliyet
ve verimlilik kriterlerini sağlamak için mühendislik çözümleri üretmeyi
hedefleyen bir yöntemdir. Süreç FMEA tasarım FMEA sonuçlarına dayalı üretim
veya hizmet sürecinin zayıflıklarını ele alır.
3-
Hizmet FMEA:
Müşteri hizmetlerini geliştirmek amacıyla üretim,kalite güvence ve pazarlama
koordinasyonu ile uygulanan bir yöntemdir.
4-
Software FMEA:
Üretilen program kodu ile aynı görevi gerçekleştirir.
5-
Hardware FMEA:
Hedefi donanım ve elektronik alanında riskleri analiz etmek,değerlendirmek ve
önlem alarak kapatmaktır.
6-
Sistem FMEA:
Bütün donanımların ve tasarımın tamamlanmasının sonrasında üretim,kalite
güvence gibi sistemlerin akışını en elverişli hale getirmek için kullanılan bir
yöntemdir. Sistem FMEA üstün bir sistemin alt sistemlerinin etkileşimlerini
veya karmaşık bir sistemin çeşitli bileşenlerinin etkileşimin muayene
etmektedir. Olası güvenlik açıklarının ve özellikle tek tek bileşenlerin
etkileşiminden kaynaklanan ara yüzlerin belirlenmesinin hedefler veya sistemin
çevre ile etkileşimini inceler.
UYGULAMA:
FMEA
uygularken ilk önce farklı şirket fonksiyonlarının çalışanlarından bir ekip
kurulur. Bunlara özellikle dahil edilmesi gerekenler, yapımcı, geliştirmeci,
deneyci, üretim planlayan, üretim yürüten, kalite yöneticisi vb. Analiz sürecinin kendisi daha sonra standart
formların kullanımı ile (QS-9000) ya da ilgili yazılım ile resmi bir şekilde
(VDA 4.2) yapılır.
FMEA’nın içerdikleri:
·
Ele alınan sistemin
sınırlaması,
·
Ele alınan sistemin
yapılandırılması,
·
Yapısal elemanların
fonksiyonlarının tanımları,
·
Doğrudan yapısal
elemanların fonksiyonlarından elde edilen potansiyel hataların
nedenlerinin,hata türlerinin ve hata dizilerinin analizi
·
Risk değerlendirmesi
·
Öncelikli risklere önlem ve
çözüm önerileri
·
Karar verilmiş tedbir ve
keşif önlemlerinin izleyişi ve
·
Risk değerlendirilmesi
Hata yerleri bulunarak,türü belirleyerek,hata
sırasını tarif edip sonra da hata sebebini belirleyerek potansiyel hatalar
analiz edilir. Hataların olası nedenlerini belirleyebilmek için genellikle bir
neden-sonuç diyagramı oluşturulur.Tespit edilen hatalardan elde edilen
kanıtları önlemek için kullanmak mümkündür. Anlam, gerçekleşme ihtimali ve
tespit etme oranı gibi anahtar rakamlar risk değerlendirmenin temelini
oluşturur. Rakamlar 1 ile 10 arasında tam sayılı değerlendirilir ve
derecelendirme katalogları yardımıyla verilir.
NORM ve STANDARTLAR
FMEAX lar için kullanıldığı
duruma göre çeşitli norm ve standartlar var. Genel kullanım normu “kayıp etki
analizi” adı altında 1980 da DIN 25448 ile oluşturulmuştur. Bu norm 2006 da DIN
EN 60812 olarak “Hata durum türü ve hata sonuç analizi” adı altında
yenilenmiştir. Bunların yanı başında bir sürü duruma mahsus standartlar var.
Design Review Based on Failure Mode (DRBFM)
DRBFM Toyota tarafından FMEA’nin
değişiklikler üzerinde yoğunlaşan yönetimiyle geliştirildi. DRBFM süreç
geliştirme ve kalite süreci arasındaki mesafeyi kaldırıp geliştirme mühendisi
kalite sürecine doğrudan bağlayacaktır.
Hazard Analysis and Critical Control Points (HACCP)
Gıdalar HACCP (Tehlike Analizi ve
Kritik Kontrol Noktaları) konseptine odaklı. Başlangıçta NASA bir satıcı ile
birlikte,astronotların güvenliği sağlamak için geliştirdiği HACCP şimdi ABD’de
National Academy of Sciences ve UNO’dan Food and Agriculture Organization
taraflarından tavsiye ediliyor. 2006 yılından bu yana Avrupa Birliği’nde,HACCP
ticaret/üretim/gıda için zorunludur.
Failure Mode,Effects,and Criticality Analysis (FMECA)
FMECA FMEA’dan başarısızlık
olasılığı,analiz,değerlendirme ve beklenen
zarar konularında daha fazla gelişmiş. Ancak FMECA artık %100 FMEA
içinde yer aldığı için ayrı yeten hazırlanması gerekmiyor.
Faliure Mode,Effects and Diagnostic Analysis (FMEDA)
FMEDA nicel güvenirliliklerine
göre tüm elektronik bileşenleri (bir FMEA’nın sistematik hataların yanı sıra
rastgele hatalarını) inceliyor. FMEDA aynı zamanda Safe Failure Fraction’u (SSF)
değerlendirme boyutu olarak Functional Safety Management için IEC 61508 e göre
belirleniyor.
18 Temmuz 2013 Perşembe
TRİBOLOJİ(YAĞLAMA BİLİMİ)-Araç Yağ Sistemi
TRİBOLOJİ –YAĞLAMA BİLİMİ
Sürtünme,aşınma
ve yağlama konularını inceleyen bilim dalıdır.
Tekerleğin icadıyla beraber,dönel
elemanların yataklama ve bu yataklardaki aşınma problemleri ortaya çıkmış ve
bunlara çare aranmaya başlanılmıştır.
İtalyan mimar ve mühendis
Leonardo da Vinci(1452-1519),Fransız fizikçiler Amontons ve Coulumb
çalışmalarda bulunmuştur. Coulumb sürtünme konusunda bugün de geçerliliğini
koruyan sürtünme kanun’unu ortaya koymuştur.
Alman makine mühendisi Richard
Stribeck(1861-1950),kaymalı yataklar üzerinde yaptığı deneylerde sürtünmeye
etki edebilecek bütün değerleri sabit tutmuş,devir sayısını ve buna bağlı
olarak çevresel hızı değiştirerek bugün Stribeck eğrisi olarak bilinen eğriyi
elde etmiştir.
Son yıllarda Türk mühendis Ali
Erdemir’in çalışmaları dünyada büyük ilgi uyandırmıştır. Erdemir,R&D
ödülünü önce 1991 yılında, borik asidin motor ve makinelerde sürtünme ve aşınma
özelliğini bularak,1998 yılında ise geliştirdiği atom karbon bir film kaplama
ile sürtünme katsayısını sıfıra indirerek kazanmıştır. En son nano teknoloji
kullanarak geliştirdiği yapay elmas özelliği taşıyan buluşu ile R&D ödülünü
3. Kez 2003 yılında kazandı.
Şuanda bir çok şirket bu bilim
dalı üzerine araştırmalar yapmaktadır. Bu araştırmalar genellikle sürtünme
katsayısının ve aşınma oranlarının belirlenmesi,sürtünmeyi ve aşınmayı
etkileyen doğal mekanizmaların bulunması, sürtünmeyi ve aşınmayı azaltacak
malzemelerin veya endüstriyel yağların bulunması gibi konuları içerir.
Sürtünme teknikte, birbiriyle
temas halinde olan ve birbirine göre izafi hareket yapan ya da yapma eğiliminde
olan iki cismin harekete karşı gösterdikleri direnç olarak tarif edilir. Sürtünme kinematik olarak, kayma, yuvarlanma
ve kayma –yuvarlanma şeklinde olur.
Birbiriyle temas eden yüzeyler
arasında izafi hareket yoksa statik sürtünmeden söz edilir.
Sürtünme kuvveti sabit değildir.
Sürtünme katsayısına bağlıdır. Sürtünme katsayısı statik sürtünme durumunda en
büyük değerini alır.
Yüzeyler arasına yağlayıcı bir
madde konulup konulmaması açısından sürtünme, kuru sürtünme,sıvı sürtünme ve bu
iki sürtünme türü arasında kalan yarı sıvı sürtünme olmak üzere 3 durumda
incelenir.
Sürtünme sonucunda aşınma meydana
gelmektedir. Aşınma; hareket yapan sürtünme halindeki cisimlerin yüzeylerinde
sürtünme etkisiyle oluşan istenilmeyen malzeme kaybıdır. Bunun sonucu olarak
makine elemanları giderek aşınır ve fonksiyonlarının sıhhatli olarak yerine
getirmez hale gelir. Belli başlı aşınma türleri:
-Adezyon aşınması: Birbirine temas eden cisimlerin
gerçek temas yüzeyleri aslında çok küçük olduğundan küçük yüklerde dahi yüksek
basınç altındadır. Bu durumda malzemeler plastik deformasyona uğrayarak
birbirine gerçek temas yüzeylerinden mikro kaynak ile bağlanırlar. Bu sırada
iki cisim arasında devam eden izafi hareket sonucu kaynak bağı kopar ve sonuçta
cismin birinden malzeme kaybı oluşur.
Adezyon Aşınması
-Yorulma(pitting) aşınması: Dişli
çarklar,rulmanlı yataklar,kam mekanizmaları gibi birbiriyle sürekli temas
halindeki yüzeylerde sıkça görülen bir aşınma türüdür. Temas alanları küçük
olduğundan basınç meydana gelir. Bu basınçlar sonucu yüzeyin hemen altında
kayma gerilmelerine sebebiyet verir. Kayma gerilmelerinin maksimum olduğu
noktada plastik deformasyon meydana gelir. Bu deformasyon zamanla yüzeye
ilerleyerek yüzeyde çukurcuklar meydana gelir buna denir.
-Kavitasyon aşınması: Çukurlaşma; akım
makinelerinin fanlarında görülebilen bir sıvı erozyonu türüdür. Kavitasyon
buharlaşma basıncının altına düşen basınçlarda akışkan içinde lokal
buharlaşmaların vuku bulması, daha sonra bu gaz boşluklarının çevresinde ki
sıvıyla hızlıca doldurulması ve bu sırada büyük bir basınç dalgası oluşur. Bu
basınç dalgası çevresindeki metale oldukça zararlar verir ve kısa zamanda
kavitasyon sebebiyle fan kullanılamaz hale gelir.
Aşınmayı önlemek için araçlarda
YAĞLAMA sistemi kullanılmaktadır.
Motorlarda Yağlama Çeşitleri:
1-
Çarpmalı Yağlama:
Çarpmalı yağlama ile yağlanan motorlarda piston kulu kepinde yağ bulunur.
Piston alt ölü noktaya indiğinde yağ kepçesi,karterdeki yağa dalarak yağı blok
içinde savurur. Savrulan yağ,ana ve kol yataklarını,silindiri ve diğer
parçaları yağlar. Bazı küçük iki zamanlı motorların yağlanması bu şekilde
sağlanır.
2-
Pompalı ve Çarpmalı
Yağlama: Pompalı ve çarpmalı yağlama, çarpmalı yağlama gibidir. Tek farkı piston
kolu kepinin yağı karterden değil de küçük bir yağ pompasının yağ doldurduğu
çanaklardan alarak savurmasıdır.
3-
Basınçlı Yağlama:
Basınçlı yağlama sisteminde, yağ pompası kam milinde hareket alarak çalışır.
Yağ pompası, karterden yağı emerek krank mili ana ve kol muylu yataklarına,
külbütörlere,kam mili yataklarına ,zaman ayar dişlilerine belirli basınçta
göndererek yağlanmalarını sağlar.
4-
Tam Basınçlı Yağlama
Sistemi : Tam basınçlı yağlama sistemi, basınçlı yağlama sisteminden tek
farkla aynıdır. Farkı, piston pimi kol burcunun,basınçlı yağ ile yağlanmasıdır.
Krank milinde kol muylusunu yağlayan yağ ,piston kolunda bulunan yağ deliğinden
geçerek kol burcunu da yağlar.
5-
Benzine
Karıştırılarak Yapılan Yağlama: İki zamanlı, karterden süpürmeli motorların
yağlanmasında kullanılır. Benzinin içinde eriyen yağ, benzin hava karışımı ile
birlikte kartere alınır. Karışımın temas ettiği parçalar üzerinde yağ yapışır
kalır. Benzin sıcak ortamda buharlaşarak uzaklaşır. Krank mili, piston kolu,
yataklar,silindirler bu şekilde yağlanır. Bir miktar yağ da karışımla birlikte
yanarak ziyan olur. Bu şekilde yapılan yağlama,parçaların yağlanması için
yeterli değildir. Bu yüzdendir ki 2 zamanlı motorlar çok uzun ömürlü
değillerdir.
Motor Yağları:
Ham petrolden elde edilen yağlara madeni yağ veya makine
yağı denir. Bu tür yağlar motorun çalışma şartlarına uygun değildir. Motor
yağlarından istenilen özellikler, madeni yağ içine karıştırılan katkı
maddeleriyle elde edilir. Katkı maddelerinin yağa kazandırdığı özellikler
şunlardır:
a)
Motor yağının, düşük
sıcaklıklarda çok fazla kalınlaşmasını önleyerek soğuk havalarda motorun kolay
çalışmasını sağlar.
b)
Motor yağının yüksek
sıcaklıklarda yağlama özelliğinin kaybolmasını sağlar. Böylece piston, segman,
subap gibi çok sıcak çalışan parçalar üzerinde oluşan artık maddeler (kurum,
yağlı kurum) en aza iner.İş zamanında yanma sonucu oluşan su,kül,karbon ve diğer
kimyasal maddelerin yağın içinde asit meydana getirmesini önleyerek motor
parçalarının uzun ömürlü olmasını sağlar.
c)
Motor yağının
köpürmesini önleyerek yağlamanın kalitesini iyileştirir.
Motor
Yağının Görevleri:
a)
Sürtünmeyi en aza
indirir. Birbirine temas halinde çalışan parçaların arasında yağ filmi meydana
getirerek, sürtünmeden dolayı aşınmayı ve sıcaklığı en aza indirir.
b)
Motor kompresyonunun
düşmesini önler. Segmanların silindir yüzeyinden sıyırdığı yağ,segman ile
yuvası arasına dolarak kompresyon kaçağına karşı sıvı conta gibi görev yapar.
Kompresyonun,piston,segman ,silindir arasından kartele kaçmasını en aza
indirir.
c)
Motor parçalarının
soğumasına yardımcı olur. Karteldeki yağ,motor parçalarından daha soğuktur.
Yağlama sırasında parçaların üzerinden aldığı sıcaklığı kartele getirerek
parçaları az da olsa soğutur.
d)
Motor parçalarını
temizler. Motor yağı, yağladığı parçalar üzerinde aşınmadan dolayı meydana
gelen talaşları ve yanma sonucu oluşan kurumları bünyesinde toplayarak kartele
getirir. Böylece motor parçalarının devamlı temiz kalmasını sağlar.
Vizkosite
ve Motor Yağları:
Vizkosite,
yağların akıcılığa karşı direncini belirten bir terimdir. Bütün motor yağları
S.A.E seri numarasıyla sınıflandırılır. S.A.E rumuzu Birleşik Amerika
Devletleri’nde motorlu araçlar mühendisleri birliğinin (Society of Automotive
Enginers) baş harflerini ifade eder. Motor yağlarının S.A.E standardı bu birlik
tarafından düzenlenmiştir. S.A.E numarası küçük olan yağlar daha ince ve akıcı
olur. Numarası büyük olan yağlar daha kalın ve az akıcı olur. Örnek olarak S.A.E 10 numaralı yağ, S.A.E 30 numaralı
yağdan daha ince ve akıcıdır. Motor yağları,benzinli ve dizel motorlar için
ayrı özellikte imal edilir. Benzinli motorlarda :SA,SB,SC,SD gibi S harfi ile
başlayan yağlar kullanılır. Dizel motorlarında; CA,CB,CC,CD gibi C harfi ile
başlayan yağlar kullanılır.
Gerek
benzin, gerek dizel motor yağları; yazlık,kışlık ve birleşik yağlar (dört
mevsim yağları) olmak üzere 3 çeşittir.
a) Yazlık Yağlar: S.A.E 10,S.A.E 20, S.A.E 30, S.A.E 40,
S.A.E 50 numaralı yağlardır.
b) Kışlık Yağlar: S.A.E5W, S.A.E 10W, S.A.E 20 W gibi
yağlardır. W harfi kışlık yağ olduğu belirtir ve İngilizcedeki Winter dan
gelmektedir.
c) Birleşik Yağlar: Bu tip yağlar her mevsim kullanılır.
Yazın yazlık yağ kışın kışlık yağ özelliğini gösterir. Ancak hiçbir zaman ne
yazlık ne de kışlık yağın tam yerini tutmaz.
Motor Yağının Bozulmasının
Sebepleri :
a)
Yağın Kimyasal Olarak
Bozulması : Motor yağı, motor çalıştığında sıcaklığı çok yükselir. Yağın
içindeki mineraller, yüksek sıcaklıklarda hava içindeki oksijenle birleşerek
oksitlenir. Ayrıca iş zamanında yanma sonucu oluşan diğer kimyasal maddeler,
yağla birleşerek organik asitler meydana getirir. Oksitlenme ve asit etkisiyle
motor yağı özelliğini kaybederek parçaların üzerinde aşınma, oksitlenme ve
sakızlaşma(reçine) meydana getirir. Sakızlaşma, segmanların ve supapların
yuvasında sıkışıp kalmasına sebep olur.
b)
Yağın Fiziksel Olarak
Bozulması: Emme zamanında silindire giren havanın içindeki tozlar, yanma sonu
meydana gelen kurumlar ve diğer arak maddeler, parçaların aşınmasından doğan
talaşlar, kartele kaçan gazların içindeki benzin veya mazot yağın kirlenmesine
ve özelliğinin bozulmasına sebep olur. Gerçi yağ filtresi,yağın içindeki
parçacıkların bir kısmım temizlese bile zaman içinde yeterli olamaz.
İşte,yukarı ana hatlarıyla açıklanan sebeplerden dolayı motor yağı bozulur. Bu
nedenle araç katalogunda tavsiye edilen sürelerde motor yağının yenilenmesi gerekir.
Motora
Uygun Yağın Seçilmesi: Her motora uygun olan yağ araç katalogunda belirtilir.
Bunun dışında,kullanacağımız yağa kendimiz karar vereceksek üç hususu göz önüne
alarak seçimimizi yaparız.
Bunlar;
a)
Motorun Teknik
Özellikleri: Motor yüksek devirlimi ve yeni motor mu? Yeni motorlarda
yağ boşluğu az olduğu için düşük numaralı yağ kullanmalıyız.
Orta
devirli motorlarda ve kullanılma ömrünü ortalamış araçlarda, orta olan yağlar
kullanılmalıdır.
Düşük
devirli ve uzun ömür yapan araçlarda ise kalın yağ kullanılmalıdır.
Yağ Sistemi Ana Parçaları:
1.
Kartel: Kartel,motor
yağına depoluk yapar, yağın soğumasına yardımcı olur ve motorun alt tarafını
kapatarak toz,toprak ve benzeri yabancı maddelerin motorun içine girmesini
önler.
2.
Yağ Süzgeci:
Karteldeki yağın içinde bulunan büyük pislikleri süzer.
3.
Yağ Pompası:
Yağı kartelden emerek belirli basınç altında yağ filtresine ve ana yağ
kanallarına basar. Motorlarda dişli tip,paletli tip,rotorlu tip olmak üzere üç
çeşit yağ pompası vardır.
a) Dişli Tip Yağ Pompası: Pompa içinde birbiriyle kavranmış
iki dişli bulunur. Dişlilerden birisi döndüren, diğeri dönen dişlidir. Döndüren
dişli hareketini bazı motorlarda kam milinden,bazı motorlardan krank milinden
alır. Dişliler döndüğünde giriş kanalından gelen ve diş boşluklarına dolan yağ
çıkışı kanalına taşınır. Taşınan yağın miktarı dişlilerin dönme hızına ve yağ
kalınlığına bağlıdır.
Motor
yağı soğuk iken veya motor devri yükseldikçe dişlilerin taşıdığı yağ,
gereğinden çok fazla olur. Yağ basıncının belirli bir değerden daha fazla
yükselmesini önlemek için çıkış kanalına yağ basınç ayar supabı konur. Basınç
ayar supabı pompa gövdesinden veya ana yağ kanalı üzerinde olabilir. Pompa yağ
çıkış basıncı, basınç ayar supap yayının basıncını yenecek kadar yükseldiğinden
supabı açarak geri dönüş yapar.
b) Paletli Tip Yağ Pompası: Bu pompadan dişli yerine
paletler kullanılır. Paletler, pompa gövdesi içinde, eksenden kaçık olarak
dönen palet başlığındaki yuvalarına takılır. Yuva içindeki palet yayları,
paletleri devamlı olarak gövde yüzeyi ile temas halinde tutar. Palet başlığı
pompa miline bağlıdır. Mil döndüğünde paletler, giriş kanalı önünde büyüyen ve
çıkış kanalı önünde sıfıra kadar küçülen bir hacim meydana getirirler. Hacmin
sıfıra düşmesiyle yağ ana yağ kanalına basılır.
c) Rotorlu Tip Yağ Pompası: İç rotor,rotor yuvasında
pompa mili döndüğünde iç rotor ile çalışan dış rotor, yağ giriş kanalında
büyüyen ve yağ çıkış kanalında sıfıra kadar küçülen değişken bir hacim meydana
getirir. Giriş kanalında büyük hacme alınan yağ,çıkış kanalında hacmin sıfıra
düşmesiyle ana yağ kanallarına basılır.
4-Yağ
Filtre Çeşitleri
a)
Tek Parçalı(Atom)
Yağ Filtresi :Bu tip filtreler, bir kez kullanılır. Ömrü dolduğunda
atılarak yerine yenisi takılır. Yeni filtre,yerine takılırken lastik conta
yüzeyi yağlanır. Bundan amaç filtrenin kolayca sıkılması ve contanın hasar
görmesini önlemektir. Filtrenin kullanılma süresi katalogla belirtilir.
b) Elemanı değiştirilebilir Yağ Filtresi: Genel
olarak kapalı bir kutu içinde olur. Özellikle motosikletlerde daha sık
rastlanır. Dışarıdan kapağı sökülmek suretiyle, içerideki filtre açığa
çıkarılır.
Motorlarda Yağ Dolaşımı:
Motorda yağ
dolaşımı, yağ pompasının bastığı yağın, yağ filtresinde temizlenmesi önceliğine
göre iki şekilde olur. Bunlardan birisi kısa devreli diğeri ise tam akışlı yağ
dolaşımıdır.
a)
Kısa Devreli Yağ
Dolaşımı: Kısa devreli yağ dolaşımında,yağ pompasından gelen
yağ,filtrede temizlendikten sonra motor parçalarını yağlar. Filtrenin
kirlenerek tıkanması halinde motorun yağsız kalmasının önlemek için,filtre kısa
devre supabı açılarak yağın doğrudan ana yağ kanalına gitmesi sağlanır.
b)
Tam Akışlı Yağ
Dolaşımı: Tam akışlı yağlama dolaşımında, yağ pompasından gelen yağ,
filtreden temizlendikten sonra motor parçalarını yağlar. Filtrenin kirlenerek
tıkanması halinde motorun yağsız kalmasını önlemek için,filtre kısa devre
supabı açılarak yağın doğrudan ana yağ kanalına (motora) gitmesi sağlanır.
4-Basınç
Ayar Supabı:Yağ pompası tarafından yağ kanalına basılan yağın, basıncını
istenilen değerde kalmasını sağlar. Ayar vidası,basınç yayı ve basınç supabından
meydana gelir.
6-
Yağ Basınç
Göstergesi
7-
Yağ radyatörü
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)